Hatta keşmekeş.
Hiçbir sorununa kalıcı bir çözüm bulamamış bir kent burası.
İrdeleyelim, birlikte düşünelim.
Doğalgazdan başlayalım mı?
Türkiye'nin hangi kentinde bir doğalgaz çalışması yıllarca sürdü?
Gelecek, gelmeyecek tartışmaları 7 yıldır sürdü, 3 yıldır ise Beygaz adlı firma Bolu'nun içinde dönüp duruyor.
Aç kapa Artema.
Neye göre kazar, neye göre kapar, neye göre kapattığını tekrar kazar, buna bir akıl erdiren varsa beri gelsin.
Vatandaşın herhangi bir eleştirisine duvarlar kapalı, Beygaz mübarek sanki Devlet Güvenlik Mahkemesi, müdürlerde Özel Yetkili Savcı.
Yahu, lafa geldin mi koskoca firmasın insan bir yıllık çalışma programını halkla paylaşmaz mı?
Hadi halkı umursamıyorsunuz, muhtarlarla paylaşın, paylaşın da vatandaş bir bilgilensin.
Tabii, suç sadece sizde değil, sizinle sözleşme imzalayan Devletin ve Yöre Milletvekillerinin bunları ayrıntı kabul edip önemsememesin de.
Bitirin kardeşim, nasıl bitiriyorsanız bitirin…
Bitirin de Belediye'nin engebeli araziyi andıran ara sokaklar, ana caddeler için “Ne yapalım doğalgaz çalışması var” mazereti ortadan kalksın.
Gazeteye bir vasıta alalım dedik, haftasına kalmadan vasıtanın tüm vidaları gevşedi, her tarafından ses geliyor, ne bilelim yanılmışız, arazi vitesli askeriyeden çıkma bir ağır vasıta alırdık.
Ha sadece yollarımızın engebeli araziye dönüşmesinden sadece Beygaz'mı sorumlu.
Kesinlikle sadece Beygaz değil.
Beygaz'ın girdiği çıktığı sokaklara gerekli ilgiyi göstermeyen, aynı sokaklara diğer alt yapı yatırımlarını aynı zaman dilimine planlamayan Belediye'nin sorumluluğu da en az Beygaz kadar.
Bolu'da yaşamak zor dedik ya, yaşamı kolaylaştırması gereken kurumlara ne dersiniz?
Örneğin trafik, trafikten sorumlu olan polis ve zabıta…
Tamam, işiniz zor, bunu kabul ediyoruz, sinirlisiniz ve yoruluyorsunuz.
Ancak araçlarınızın ses çıkışlarını, amfilerini halkı fırçalamakta kullanmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Amfilerin sesini sonuna kadar açıp vatandaşa ihtarda bulunmak zorumda mısınız?
Yanlış park yapmış bir vasıtanın şoförünü ikaz edeceğiz derken çevreye yaydığınız gürültü kirliliğinin farkında mısınız?
Diyelim itfaiye, bir anız yangınını söndürmek için, bir baraka yangınını söndürmek için alarm almış gidiyor. Tamam, işin büyüğü, küçüğü olmaz. Ama yetkililer itfaiye araçlarının, trafiği keşmekeş şehir içinde delicesine hızlı sürüp yarattıkları korkunun, olası kazalara davet çıkardığınızın bilincindeler mi
Şimdiye kadar herhangi bir şey oldu damı yazıyorsun diyenlerimiz çıkabilir, kötü bir şey olmaması olmayacağı anlamına gelebilir mi?
Ya da diyelim gece saat 03.00, acil bir hasta var ambulans yolda.
Erken yatan bir kent olan Bolu'da Cadde ve sokaklarda in cin top oynuyor.
Kaza yapma olasılığı çok az.
Neden sirenleri sonuna kadar açarlar, anlayamıyorum.
Bunun teknik, sağlık açısından geçerli bir nedeni var mı?
Yoksa Sağlık Müdürlüğünün aksine bir genelgesi mi var?
Ambulansın ışıldakları yetmez, şoför arabanın okuna oturur oturmaz sirenlere asılacak diye bir talimatı mı var?
Böyle birkaç konuya değindik.
Dahası da var, tarlalara atılan tavuk gübrelerinin dayanılmaz kokusu, 18. Madde uygulamaları, sanayi ile mi, turizmle mi kalkınacağız diye yaklaşık bin yıldır tartışan yetkililer vs. vs.
Belki bir hafta da bunları tartışırız…
***
YORUMSUZ
BOLU BELEDİYESİ BOLU ARAŞTIRMALARI MERKEZİ YAYINLARINDAN;
Bu kitap da Bolu Valisi Ali Oskay, Atatürk'ün Bolu Fırka tepesinde geçirdiği gece ile ilgili hatırından bir alıntı.
“Gazi hazretleri içtikçe içti. Yüzü bembeyaz oldu.
Mamafih mütemadiyen konuşur, konuştururdu.
Birçoklarını oynamaya kaldırdı. nihayet kendiside ceketini çıkararak bir zeybek oyununu oynamaya başladı.
Fakat bir ayağı bir tarafa diğer ayağı öbür tarafa gidiyordu.
“Haniya benimsin…”, “Maya dağdaki kazlar..” şarkılarını defaatle terennüm etti.
Koro halinde herkes Gaziyi takip ediyordu.” Sayfa 36..
Vali Ali Rıza Oskay Hatıratı sayfa 36… Yayınlayan: Bolu Belediyesi Bolu Araştırmaları Merkezi…”
***
BOLULU YARENLERDEN HASAN DEDENİN ATATÜRK İLE İLGİLİ HATIRALARNDAN…
Bolu'da bir dönem çıkan Üçtepe adlı dergiden Atatürk'ün Bolu'ya gelişi ile ilgili bir anı.
Atatürk'le karşılıklı Zeybek oynayan Hasan Dede anlatıyor.
“Hasan Dede yaren mizaçlı ve biraz da efelik var.
Atatürk'ün Bolu'ya gelişini bize hemen anlatmak istiyordu.
--Bakın çocuklar, Atatürk Bolu'ya geldi. Fırka tepesinde bir bina vardı. Şimdi yıkıldı, orada misafir ettiler.
Beni Koca İlyasların evine çağırdılar. Ben burada jandarma idim. geceleri de gıcıklık yapardım.
--Gıcıklık ne dede?
--Ben gençtim. Gıcık eğlencede idare memurudur. Bugün gıcık diyorlar.
Eğlencelerde bir bey olur o ne derse o yapılırdı.
Gıcık beyin dediğini yapar, tura ile vururdu.
--Atatürk seni niçin çağırmış?
--Bakın şimdi. Atatürk akşama doğru buranın saz çalanları yok mu demiş. Var demişler. Biz on beş yirmi kişi varız.
Bolu'da yarenleriz. Geceleri beni hep alırlardı, ben olmadan eğlence olmazdı. O zaman saz çalan saz çalan meşhur Koca İlyas vardı. Deldel Mehmet vardı, belediye reisi bana geldi. Atatürk sizi çağırtıyor dedi. Tabii heyecanlandık. Burada yaptığımızı orada yapabilirmiyiz. Gelsinler bir zeybek oynayalım demiş.
Fırkaya varıncaya kadar on beş kişiden Deldel, Muharrem, Kollu, İlyas ve ben, Beş kişi kalmışız.
Atatürk bize;
--Zeybek bilirmisiniz? Dedi.
--Biri ben bilirim dedi.
Deldel çıktı ortaya. Koca İlyas'a sen çal dedi. Sazı beğendi, Zeybeği beğenmedi. Yok, yok o zeybek değil deyip kendisi indi aşağıya, vur dedi.
Kendisi oynadı. Ben de pek yapamadım dedi. Tabii biz Bolulular zeybek bilmiyoruz. Zenne havaları oynuyoruz.
Neyse oturduk beş kişinin dördünü gönderdi. Bende asker elbisesi var.
Bana sorular sordu.
Daha sonra sağ olun gidin dedi.”
Aynı anıya ait aynı salonda bulunan kişilerden ikisinin de geceye dair anılarını size aktarıyoruz.
Yorumu okuyuculara bırakıyoruz.
Niyetin nerelere uzandığını herkesin görmesini diliyoruz.
Biz işin farkındayız.
19.07.2011