Müzeyi tanıtmak benim bugüne kadar yaptığım çalışmaların en kolayı oldu. Görselliği, Bolu'da bulunan arkeolojik kalıntıların kronolojik sıraya göre sergilenmesi, Müze Müdürü Mustafa Yaşar Güneş'in çalışmama eşlik etmesi her şey röportajımı, tanıtımımı kolaylaştıran faktörlerdendi. Müze hakkında çok fazla bilgi aldım, Bolu'nun antik tarihinden etnografyasına kadar… Bunların hangilerini size sunabilirim. Ne kadarı yeterli bilgi olur? Onu bilmiyorum… Mutlaka eksikliklerim olacaktır, Onun için siz bu çalışma ile yetinmeyin, en iyisi mi kendiniz gezin görün. Bu yaptığım haber-röportajın Bolu müzesine ziyaretçi sayısını bir ölçüde de olsa arttıracağını düşünüyorum. Unutmayın Bolu Müzesi Pazartesi hariç haftanın her günü ziyarete açık ve aynı zamanda ücretsiz.
BOLU MÜZESİNİN KURULUŞ TARİHİ 1976
12 Kasım 1999 tarihinde depremde hasar görmüş ve ziyarete kapatılmış; onarım teşhirtanzim çalışmaları bitirildikten sonra 18.05.2006 tarihinde tekrar ziyarete açılmış. Arkeoloji ve Etnografya salonu olarak Müze iki bölümden oluşuyor. Müzede 2987 adet arkeolojik 1689 adet etnografik, 11.377 adet de sikke toplam 16048 eser bulunuyor. Müze Müdürü Mustafa Bey, Süha Bey ve Volkan Bey ile beraber müzede yolculuğa çıkıyorum. Müzede buluntular MÖ 5500 yıllarına kadar uzanmakta. 7500 yıl önceki buluntulara yaklaştığımda ortalama 70 yıl sürdüğünü tahmin ettiğimizi, insan ömrünün 100110 kuşak öncesi ile karşı karşıya olduğumu düşündüğümde, ürperti ile karışık duygularla baş başa kalıyorum. Beni zaman tünelinden Müze Müdürü'ne bu ne? Bu ne diye? Sorular soran Volkan Bey ve Süha Bey'in sesleri uyarıyor. Anlamaya çalışıyorum. Mustafa Bey Bolu'da ilk yerleşimin MÖ 5500 yıllarında olduğunu ve kalkolitik döneme kadar uzandığını söylüyor. "Kalkolitik Dönem” konusunda bir fikrim olmamasına karşın şimdiki Kaotik Dönem'den daha iyi olduğuna şüphem yok.
Buluntular uzuyor. Gerede ve Seben ilçelerimiz Tunç Çağını dolu dolu yaşamışlar, döneme ait buluntulardan anlayabiliyoruz. MÖ 2000 Hitit MÖ 1000 ise Frig Lidya Pers egemenliği altındaymışız. MÖ 374 sonra Bithynia, Roma İmparatorlarının, daha sonra Doğu Roma İmparatorluğunun tayin ettiği askeri valiler Bolu ve yakın yerleşim merkezlerinin patronu olmuşlar. Arkeoloji salonun sikkeler bölümüne gelince, Mustafa Bey'e kaçak kazıları sormadan edemiyorum. Mustafa Bey burada sergilenen buluntuların bir bölümünün ihbar sonucu ele geçirilen eserler olduğunu ifade ediyor ve “Artık yurttaşların bilinçlendiğini, bir şüphe halinde güvenlik güçlerine başvurduğunu” ekliyor.
Öğrenmek istediklerim bunlarla sınırlı değil tabii, Tekrar soruyorum… Buluntuları size getiren vatandaşlarımıza bir maddi kaynak sağlıyor musunuz? Bu sorumu Mustafa Bey bütün samimiyeti ile yanıtlıyor.”Elbette eserlerin takdir komisyonlarının değerlendirmesinden sonra son sözü Kültür Bakanlığı veriyor. İkramiye vatandaşa ödeniyor” diye yanıtlıyor. Müzenin etnografya bölümünde ise yakın tarih 19. yüzyıldan başlayarak 20. yüzyılın ortalarına gelen zamanlarda günlük hayatta kullanılan etnografig eserler sergileniyor. Silah koleksiyonu dini eserler, takılar ve eski insanların mumyalarına bakarken “Zamanda kısa yolculuk” yapıyorum.
Müze bahçesi ise Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ayrılmış. Burada Bizans dönemine ait lahidler ve Osmanlı dönemine ait kitabeli eser taşları karşılıklı konuşlanmışlar ve müze bahçesini gezen ziyaretçilere sanki “Bakın biz buradayız, tarihinizi bizleri unutmayın” diyorlar.
Yolculuğu sonlandırırken yanı başımızda özenle sergilenen eserleri, buluntuları neden şimdiye kadar Bolu halkına tanıtmadım diye hayıflanıyorum. Müze Müdürü arkeolog Mustafa Yaşar Güneş'e ve değerli personeline teşekkürlerimi sunuyorum. "Unutmayın müze sizi bekliyor."
BOLU'NUN TARİHİ YANIBAŞINIZDA
Bilim merakla başlar. Ancak merakı bir çabaya dönüştürmek herkesin yaptığı bir şey değil. Bir başka deyişle, merak etmeyen bilim yapamaz. Bilim çevrelerinin temel ilke olarak kabul ettiği bu ilke, ”toplumsal bir refleks“ olarak kamuyu yöneten kurumları da, o kurumlardaki yöneticileri de, sivil halkı oluşturan bütün katmanları da içine alacak şekilde sarmal bir gelişim göstermezse eksik kalır, yürümez; Tarih bir bilimse ki elbette öyledir, tarih biliminin doğru yazılabilmesi ona yardımcı olan diğer bilim dallarının da doğru orantılı olarak sağlıklı bir gelişme göstermesi ile mümkündür.
Doğru bir tarih yazımı için;
Arkeoloji Kazı Bilimi ”Özellikle tarih öncesi dönemler”
Antropoloji Irk Bilimi
Etnografya Öz Kültür Bilimi
Numizmatik Para Bilimi
Diplomasi Belge Bilimi
Sosyoloji Toplum Bilimi
Kronoloji Takvim Bilimi
Filoloji Dil Bilimi
Heraldik Arma Bilimi
Sigiliografya Mühür Bilimi
Paleografya Yazı Bilimi
Tarihin yardımcı bilimleri denilen bu bilim dallarına önem gerekir. Elbette her kentin, her ülkenin kendi tarihi ile ilgili bütün doğru bilgilere doğrudan ulaşılabilmesi ise öncelikle arkeoloji biliminin verilerinin gerçeğe en yakın bilgilerle donanmasına bağlıdır. Tabii bu veriler kentin, ülkenin tarihsel alt yapısını gün ışığına çıkarırken yarattığı görsellik ise bir kültür hazinesi olarak o topluluğun turizmine ve ekonomisine de katkı sağlar. Bir ülkeye gelecek turist sayısındaki artış, bu kültür hazinelerinin görselliğini paylaşmakla büyüyecektir. Bu bağlamda tarihe ilgi duymakla birlikte bir konuda çok eksik olduğunu gazetemizin gelecek vaad eden habercisi Ayşegül Topcu kızımız ve yine gazetemizin köşe yazarı Av. Volkan Özcan ile beni Bolu Müzesine davet etmesi ile anladım. Müze Müdürü Mustafa Yaşar Güneş'in öncülüğünde gerçekleştiği anlaşılan, Bolu Müzesinin görselliğine, tarihi bulgularına hayran oldum. Volkan Özcan da aynı kanaatte olacak ki bu hafta köşesini Bolu Müzesine ayırmış. Netice, Bolu Müze Müdürü Mustafa Nuri Güneş'e ve çalışanlara çok teşekkür ediyorum, gezelim görelim diyorum. Bolu'nun tarihi yanı başınızda…
M. Süha Alparslan