Bugün 2009-2010 yılı eğitim-öğretim dönemi, ilk zilin çalması ile başladı.Sınıflar yeni misafirlerini ağırlıyor.Ama bu yıl da benzer manzaralar yaşanmaya devam ediyor. Okullardan elini eteğini çeken devlet, okulun masraflarını yine veliye yüklemeye hazırlanıyor.
Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla ilgili çeşitli sivil toplum örgütlerinden açıklamalar yapılıyor. Tabi ki konuyla birebir ilgili olanlar ise eğitim sendikaları. Dün Eğitim-Sen Bolu Şube Başkanı Metin Demirel bir basın açıklaması yaparak, eğitim ve öğretimde yaşanan sıkıntıları dile getirdi. Demirel yaptığı açıklamada, “İlimizde olduğu gibi ülkemizde de eğitime yönelik sorunlar çığ gibidir. Öğretmen ihtiyacı hem ülkemizde hem ilimizde ciddi sayıda vardır. Kadrolu tayin yerine ek ders ücretli öğretmen istihdam edilmektedir. Bu durum eğitimin kalitesini ve öğretmenin moralini olumsuz etkilemektedir. Bütçe yatırımları konusunda zamanında bakanlığa bildirimde bulunulmadığı için bakım ve onarım için gerekli ödeneğin bakanlıktan alınamadığı belirtilmektedir. Eğitim planlama ve uygulama işidir. Promosyon ve ücretler zamanında ödenmelidir. Her şeye rağmen öğretmen ve öğrencilerimiz 2009–2010 eğitim öğretim yılına hazırdır, heyecanla ders başı yapmaktadırlar. Eğitim-Sen Bolu Şubesi olarak, 2009–2010 eğitim öğretim yılının eğitim emekçilerine, öğrencilerimize ve tüm halkımıza hayırlı, başarılı olmasını diliyoruz” dedi.
MÜDÜR “TÜCCAR”, VELİ “MÜŞTERİ” OLMUŞTUR
Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, eğitim giderlerinin yüzde 40'ının veliler tarafından karşılandığını iddia etti. Adıbelli yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı'na 2009 yılı için 27,9 milyar TL bütçe ayrıldığını, bunun genel bütçe içerisindeki payının yüzde 10,82 olduğunu belirterek, eğitime ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu savundu. Eğitim harcamalarının önemli bir kısmının çeşitli adlar altında velilerden alındığını, eğitim yükünün okul aile birliklerine, dolayısıyla velilere yıkıldığını ileri süren Adıbelli, ''Eğitim giderlerinin yüzde 40'ının veliler tarafından karşılandığı, eğitime bütçe ayrılmaması sonucu, eğitim kurumlarının birer 'ticarethane', okul müdürlerinin 'tüccar', öğretmenlerin 'tahsildar', öğrenci ve velisinin de 'müşteri' durumuna sokulduğu'' görüşüne yer verdi.