Menopozda olan kadınlar, yaşamlarının geri kalan kısımlarında osteoporoza bağlı %50'lik bir kemik kırığı riski ile karşı karşıyadırlar. Osteoporoz 3 kadına karşılık 1 erkekte görür ve yaşlılıkta daha çok rastlanan bu hastalık tek başına yaşlılık hastalığı değildir.
Kemikler de kalp, beyin gibi canlı ve sürekli yapılanan bir sistemdir. 30 yaşına kadar kemik yapısı ilerler ve 30 yaşında doruk noktasına ulaşılır. 30 yaşında yeterli kemik kütlesine ulaşılmaması halinde hastalık ortaya çıkmaya başlar. Bu yüzden, kemiklerin korunmasında ve güçlü olmasında birinci adım beslenmedir. 45 yaşından sonraysa kemik kayıp hızı, artmaya başlar. 30-35 yaşına kadar kemik yoğunluğunu en üst seviyeye taşıyabilirsek, ileride yaşanacak yıkımın tahribatını da en aza indirebilir ve osteoporozun önüne geçebiliriz.
Osteoporoz tanısı nasıl konur?
Klasik radyolojik yöntemlerle (düz röntgen filmleriyle) osteoporoz tanısı koymak hatalıdır.
Bunun yerine DEXA adı verilen özel yöntemle ve kemik tomografisi yöntemiyle vücudun en hassas kemikleri olan uyluk başı bölgesi, omurlar ve kol kemiklerinin incelemesi yapılır ve hassas bir şekilde tanı konabilir. Raporda "normal", "osteopeni" (osteoporoz başlangıcı), "osteoporoz" ve "ileri derecede osteoporoz" olmak üzere farklı ifadeler kullanılabilir.
Hiç bir şikayeti olmayan kadınlarda bile menopoza girdiklerinde bir kez ve daha sonra ikişer yıllık aralıklarla kemik ölçümü önerilmektedir.
TEDAVİ
Osteoporoz kemik kütlesinde azalma ve kırılma riskinde artma ile karakterizedir. Genellikle osteoporoz hastaları bir kırık oluncaya kadar tanı almaz. Her ne kadar osteoporoz reversibl değilse de, durumun daha kötüye gitmesini önleyecek bir dizi tedavi vardır. Tedavide semptomların giderilmesi, düşme risklerinin azaltılması ve kemik mineral yoğunluğunu koruyucu ilaç tedavisi yapılmaktadır.
Osteoporozda Ağrı Kontrolü
Ağrı için basit analjeziklerden ve Steroid olmayan antienflamatuvar ( SOARİ ) ilaçlardan yararlanılır. Akut kırıklarda opiatlar kullanılır. Ayrıca ağrıyı azaltmada fizik tedavi metodları ve TENS'ten yararlanılır.
Akut vertebral kırıklarda yatak istirahati , opiatlar gerekir. Analjezik etkileri de olduğu için Kalsitoninlerin bu devrede kullanılması uygun olur. Antideprasanlar kronik ağrı kontrolünde yardımcı olurlar ancak yaşlı hastalarda gündüz sedasyona neden olup düşme riskini arttırmamasına dikkat edilmelidir.
İlaç Tedavisi
Kimler tedavi edilmelidir?
Osteoporoz riski taşıyan herkes kemik kaybının önlenmesi ve ileriki kırıkların azaltılabilmesi için tedavi edilmelidir. Bazı risk faktörleri çok önemlidir. Mesela düşük kemik kütlesinin olması büyük bir risktir.
Osteoporoz tanısı alan hastada tedavi ömür boyudur.
Hormon Replasman Tedavisi (HRT)
Kalsiyum D vitamini Kalsitonin Bifosfonatlar
Selektif Östrojen Reseptör Modülatörleri (SERM)
Parathormon (PTH)
Florid
İpriflavon
Osteoporoz Tedavisindeki Hastanın Takibi
Hormon replasman tedavisi alan bir hasta düzenli takipte olmalıdır. Rahim ağzı smear testi ve pelvik muayene yapılmalıdır. Kemiklere yönelik tedavilerde yeni bir tedavi başlandığında kemik markırları 3 ayda bir 6-12 ay boyunca takip edilir. Kemik için spesifik Alkalen Fosfataz ve İdrarda N-telopeptid en sık takip edilenlerdir.
DEXA bir yıl sonra tekrarlanır. Takipte sık sık DEXA yapılması gereksizdir.
Hastanın Eğitimi
Osteoporoz kronik bir hastalıktır. Hasta bu konuda bilgili olursa tedaviyi sürdürebilir.
Sadece ilaç tedavisi yeterli değildir. Ömür boyu süren ve kırık ve ölüm riski taşıyan bu hastalıkta hastanın eğitimi ilaç tedavisi kadar önemlidir. Mesela osteoporotik bir hastanın dikkat etmesi gerekenler:
Oturma yerleri rahatça oturacak kadar yüksek ve omurgayı destekleyecek kadar sert olmalıdır
Mutfakta yükseğe uzanmaktan, ağrı tencere ve kaplarda kaçınmalıdır. Lavabo eğilmeyi gerektirmeyecek kadar yüksek olmalıdır.
Öne doğru eğilmemeli, ağırlık kaldırmamalıdır.
Yatak sertçe ama çok değil yorganlar hafif olmalı boyun destekli yastık kullanmalıdır.
Yürürken yumuşak tabanlı, destekli ayakkabılar kullanmalı engebesiz, taş ve çakıl olmayan düz yollar tercih edilmelidir. Düşmelerin önlenmesi osteoporozda, özellikle yaşlı hastalarda çok önemlidir.
Hasta eğitiminde basit olarak yapılanlar anlatılmalıdır :
Osteoporoz da Egzersiz
Hareketlilik ve egzersiz kemiklerinizi güçlendirir, ayrıca vücudumuza denge, koordinasyon ve esneklik kazandırır, düşmelerden korunmanızı sağlar. Egzersiz, kemik yapımının uyarılmasına yardımcı olur, kalsiyumun kemiğe yerleşmesini kolaylaştırır, kasları güçlendirir, duruşun düzelmesini sağlar, vücut şeklinin bozulmasını ve şişmanlığı önler.
Osteoporoz için en faydalı egzersiz-ler kişinin kendi vücut ağırlığıyla ve yerçekimine karşı yapılan egzersizlerdir.
Yürüyüş
haftada en az 3 kez yapılacak, hızlı yürüyüş kemiklerinizi korumak için faydalıdır. Her gün ya da haftada 3-4 kez, en az 15-20 dakika arası yürüyüş önerilir. Önce 5 dakikalık yürüyüşlerle başlanır ve her gün bir dakika artırılarak kişiye uygun ideal egzersiz seviyesine ulaşılır. Açık havada yürüyüş, güneş ışınlarının deride D vitamini oluşumuna yardımcı olmasını sağlar.
Yüzme
Yüzme su içinde yapılan bir aktivite olduğu için kemik yoğunluğunu arttırmada etkili değildir. Ancak kişinin kasları arasındaki koordinasyonu sağlaması, postür ve denge üzerinde olumlu etkiler yapması nedeniyle önerilen bir spor aktivitesidir.
Yoga
Yoga vücudun esnekliğini arttırması, postürün iyileştirilmesi, osteoporozun bir sonucu olan kamburluğun önlenmesi ve kişinin omurgasını kontrol etmesi yönünden önerilen bir aktivitedir.
Dans
Dans yerçekimine karşı yapılan ritmik hareketleri içeren bir aktivite olduğundan kemikler için oldukça faydalıdır. Grup halinde yapılan dans çalışmaları kişinin motivasyonunu arttırır, sosyal katılımını sağlar ve yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkiler yapar.
Kas Kuvvetinin Arttırılması
Osteoporozda kas kuvvetinin arttırılması hem kemik yoğunluğunu arttırmak yönünden hem de düşmeleri önlemek yönünden çok önemlidir. Kas kuvvetini arttırmak için çeşitli kas gruplarında ağırlıkla yapılan çalışmalar önerilmektedir.
Osteoporozda, ayrıca sırt germe, gevşeme, duruş ve denge egzersizleri ile solunum egzersizleri önerilmektedir.
Tüm bu fiziksel aktivitelerin doktor önerisi ve kontrolünde yapılması gerektiği unutulmamalıdır
OSTEOPOROZDA BESLENME
Anne karnından itibaren beslenmeye özen gösterilmeli!
Bebeklikten, hatta anne karnından itibaren doğacak çocuğun geleceği düşünülerek doğru beslenilmesi lazım. Kalsiyumun, yaşam boyunca yeterli miktarda alınması, kemik dokusunu en üst seviyeye çıkaracağından bu yıkımın etkisini zayıflatır. Ayrıca fiziksel aktiviteler, kemiklerin güçlenmesini sağlar. Bütün bunlara karşın yine de genetik gibi diğer bazı faktörler nedeniyle hastalık ortaya çıkabilir. O zaman da uygulanacak tedaviyle yıkım önlenebilir.
Osteoporotik kemik hem kütlesini kaybetmiş hem de iç yapısı bozulmuş bir kemiktir. Kaybolan kemiği tekrar yerine koymak oldukça zor, pahalı ve uzun zaman alan bir olaydır, dolayısı ile risk faktörlerini belirlemek ve osteoporozu önlemek gelişmiş bir osteoporozu tedavi etmekten daha kolaydır.
Kemiklerimizin gelişmesi ve korunmasında beslenmenin çok önemli rolü vardır. Uygun bir beslenme
Programı ile osteoporoz riski büyük ölçüde azaltılabilir. Beslenme düzeninizde küçük değişiklikler yaparak gelecekteki kırıkları önleme yönünde uzun bir yol alabilirsiniz.
Kalsiyum bakımından zengin bir beslenme önemlidir. Ancak bunun yanında dikkat edilecek başka faktörler de vardır. Yetersiz D vitamini alınması, proteinden ve sodyumdan fazla miktarda alınması, yetersiz çinko, florid alınması, B, C ve K vitamin yetersizliği, aşırı kahve ve alkol tüketimi bunlar arasındadır.
Kalsiyum: Kalsiyum (Ca) ihtiyacı yaşam süreci içinde değişkenlik gösterir. İskeletin hızla büyümekte olduğu çocukluk ve ergenlik dönemlinde, gebelik ve emzirme sırasında vücudun kalsiyum ihtiyacı daha fazladır. Menapoz sonrası dönemdeki kadınların ve yaşlı erkeklerin daha fazla kalsiyum ihtiyacı vardır. Eğer yeterli kalsiyum alınmazsa vücudumuz bu ihtiyacını en büyük kalsiyum deposu olan kemiklerden karşılayacaktır. Bu da osteoporaza davetiye çıkartmak anlamına gelir. Süt, yoğurt, peynir ve dondurma gibi yağ oranı düşük süt ürünleri, brokoli, pazı ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, baklagiller, fındık, pekmez, deniz ürünleri, badem, portakal suyu, tahıllar ve ekmekler zengin kalsiyum kaynaklarıdır. Tüm erişkinlerin günde yarım litre süte eşdeğer miktarda kalsiyum alması önerilir.