CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzzet Baysal Caddesi'nde gerçekleşen mitingde, Bolulu çiftçilerin yaşadığı sorunlara değindi. Hükümetin politikalarını sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, Bolu'da 30 kilo patatesin 1 litre mazota eşdeğer olduğunu, üç Bolu milletvekilinin sorunları Meclis'e taşımadığını, çiftçinin alınterine değer verilmediğini söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu'da trafiğe kapatılan İzzet Baysal Caddesi'nde yaklaşık 3 bin kişiye hitap etti. Ellerinde parti bayrakları ile alanı dolduranlar, "Başbakan Kemal" sloganları attı. Caddede bulunan Demokrat Parti İl Başkanlığı'nın penceresinde bulunanlar da ellerinde Türk bayrakları ile mitingi izledi. Kılıçdaroğlu, Bolu'da 30 kilo patatesin 1 litre mazota eşdeğer olduğunu, üç Bolu milletvekilinin sorunları Meclis'e taşımadığını, çiftçinin alınterine değer verilmediğini söyledi. Üreticinin patatesini satamadığını, Bolu'da icra dosyası sayısının 107 bin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bolu'nun nüfusu 270 bin civarında. İcra dosyası sayısı kaç biliyor musunuz? 107 bin. Recep bey diyor ya, 'Vay efendim benim boyum şu', hiç kimse onun boyuyla uğraşmadı o kendi boyuyla uğraşıyor. Eğer sen boyunu merak ediyorsan, gelirsin Bolu'ya, gidersin icra dairesine 107 bin dosyayı üst üste koyarız. Sen de yanında durursun, bakarız kimin boyu uzun. Verdiğin sözü yerine getirmezsin, 'açlığı yok edeceğim' dedin millet perişan oldu. 'Üreticiyi zengin edeceğim' dedin, çiftçiyi perişan ettin. Patates üreticisi patatesini satamıyor tarlada, Recep beyin derdi başka. Recep ne diyor? '5 kilo patates 1 simit' diyor. Recep beyi duysun diye söylüyorum ama duymaz. Onun kulakları başka yerde de çalışıyor. O sizin cep telefonlarınızı dinliyor. Siz telefonlarınızın dinlendiğinden eminsiniz değil mi? Bu nasıl özgürlük? 2002'den önce millet telefonuyla rahatça konuşuyordu. Şimdi konuşurken, beni bile ararken 'Acaba bir şey söyleyeceğim ama telefonum dinleniyor mu?' Dinlensin kardeşim. Recep bey de duymuş olur böylece. Bunların derdi başka" dedi.

İftar çadırlarında din istismarı yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bakın iftar çadırları var. Eyvallah iftarını açmak isteyen yurttaşlar gelsinler. Orada insanlar oruç tutuyorlar, ibadetlerini yerine getirip zamanı gelince de oruçlarını açıyorlar. Orada propaganda yapılıyor. 30 bin, 40 bin kişi diyorlar. 10 bin kişi diyorlar, iftar çadırında yemek veriyorlar. Açıyorsunuz karşınıza 'evet' çıkıyor. Din istismarı yapıyorlar. Allah için Müslümanlığı istismar eden adamın yaptığına ne denir? Bunlarda utanma var mı? Arlanma var mı? Allah korkusu var mı? Bari kuldan utanın da yapmayın. Bunu da yaparlar bunlar. Onun için her şeyi sömürürler bunlar. 'Anayasada evet çıkartayım da ne yapabilirim' diyorlar. Telefon dinliyorlar, baskı yapıyorlar, mehteri kuşatıyorlar, insanı kullanıyorlar, dini kullanıyorlar, imanı kullanıyorlar, Allah'ı, peygamberi kullanıyorlar. Bakıyoruz ki hepsi köşeyi dönmüş. Size gelince din, iman yukarıya çıkınca amin. Bunların yüzünü, gözünü, kişiliklerini bilin. Ben size söz veriyorum. Geldim Bolu'ya, ayağınıza geldim. Yetki verin bunların maskelerini düşüreyim" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, yargının siyasallaşması durumunda toplumun ağır bedeller ödeyeceğini açıklayarak, şöyle konuştu: "Şimdi çıkmışlar milletin önüne 'Anayasayı getirdik 'Evet' diyin', sonra Recep Bey padişahlığını ilan etsin. Meclis başkanını o tayin ediyor. Cumhurbaşkanı'nı o tayin ediyor, valileri o tayin ediyor, kaymakamları o tayin ediyor. Bağımsız kurumları o tayin ediyor. Diyor ki 'Şimdi hakimleri de ben tayin ederim'. Diyoruz ki yargıya siyaseti sokmayın. Yargı bağımsız olmak zorunda. Yargı siyasallaşırsa faturasını toplum çeker. Yargı siyasallaşırsa toplum ağır bedeller öder. Buradan sesleniyorum; Bu anayasa değişikliğin de 'evet' çıksın, gelen Adalet Bakanı isterse beğenmediği iş adamlarını bir gecede toplar, sabah evine baskın yapar. Zaptiyeye talimat verir 'yapacaksın' diye. Ve bu anayasa değişikliği ile haksızlığa uğrayan yurttaşın hakları elinden alınıyor. Bu mu özgürlük? Bu mu demokrasi. Her şeyi acımasızca kullanıyorlar. Evet demek serbest. Ama hayır demek yasak. Gidin bakalım Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna bilboardlar evet. Tüm yollarda evet, bütün gazetelerde evet. Sormayacak mı Bolulu kardeşim bu değirmenin suyu nereden geliyor? Açlık var, yoksulluk var, Recep beyin derdi başka. Memleketi döşetmiş baştan sona baskı kuruyor, herkes 'evet' desin. Neye 'evet' desin. Bu anayasa değişikliği çiftçinin derdini çözüyor mu?, Esnafın derdini çözüyor mu?, Sanayicinin derdini çözüyor mu?, Peki bu kimin derdini çözüyor? Recep beyin. Onun için 'hayır' diyoruz. Kul hakkı yiyenden hesap soracağım Recep bey. Nereye kaçarsan kaç yakalayacağım, hesabını soracağım."

Kılıçdaroğlu, "Bunlar bir dönem de geçmişte yaşayıp, Türkiye'ye hizmet eden ama Allah'ın rahmetine kavuşan siyasilerden de medet umuyorlar" diyerek, şöyle devam etti:"Rahmetli Özal için bize diyor ki, 'Biz Özal'ın devamıyız'. Recep bey söylüyor. 5 Ocak 1991. Recep bey konuşuyor. 'Şu anda Türkiye'nin başında olanlar biz baba değiliz diyor. Sayın Özal da öyle ifade etti'. Bu memlekette sen baba değilsen, bu millette seni azledecektir. Baba değil bunlar, uşak uşak. Neyin uşağı, batının uşağı, Amerika'nın uşağı. Tam uşaktan baba olmaz. Özal'a uşak diyor değil mi Recep bey. Şimdi afişler bastırıyor, Özal'ın devamıyım diyor. O zaman buradan soruyorum. Recep bey sende mi uşaksın? Eğer sen geçmişteki siyasileri yeri gelince en ağır şekilde eleştirip, sonra anayasaya oy toplamaya gelince eskiden Anavatan Partisi'ne oy verenlerin de oyunu alabilir miyim? diye milleti kandıracağını mı zannediyorsun. Nereye kaçarsan kaç senin maskeni indireceğiz."

"Rabbena hep bana" düzenini yıkacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Recep beyin düzeni diyince ne akla geliyor biliyor musunuz? Rabbena hep bana. Vatandaş, hiç önemli değil. Ben kazanacağım. Ben cebimi dolduracağım, köşeyi ben döneceğim, ihaleleri ben yapacağım, herkesi ben atayacağım, tek padişah ben olacağım. Benim sözüm geçecek diyor. Rabbena hep bana düzenini yıkacağız. Halkın düzenini kuracağız. Halktan yana düzen kuracağız. Önce halk zenginleşecek. Halk için çalışıp üreteceğiz, alın terine değer vereceğiz. Recep alın terine, emeğe değer verir mi? Recep beyin derdi başka. Onun derdi başka. Onun için önce 'hayır' diyeceğiz. Türkiye'ye hayırlı iş yapacağız. Daha önce bunlar her lafın sonunda hayırlara vesile olsun diyorlardı. Şimdi söyleyebiliyorlar mı? korkudan hayır lafını bile ağızlarına alamıyorlar. Onlara hayır lafını ağızlarından çıkarttırmıyoruz" dedi.

12 Eylül anayasasının üzerine kaçak kat çıkıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Zannediyorlar ki 'Biz 12 Eylül Anayasasını değiştiriyoruz'. Değiştirmiyorsunuz ! 12 Eylül anayasasının üzerine kaçak kat inşa ediyorsunuz. Zaten kaçakçılıktan besleniyorsunuz. YÖK duruyor mu? Dokunulmazlıklar duruyor mu? Niye diş biliyorsun. Çünkü korkuyor. Çünkü verilecek hesabı var. O hesabı sizin adınıza soracağım."