Sizi, Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Ankara Şubesi olarak ziyaret ettiğimizde tanıdım.
Konuşanları dikkatle dinlediğinizi gözlemledim. Sizden önce başlatılan ABANT çalışmalarını herhalde yerinde inceleme fırsatını bulmuşsunuzdur.
Bu konuda daha evvel Abant'la ilgili yazmış olduğum yazıları lütfedip okumanızı istedim.
Maalesef ben yaptım oldu zihniyeti ile hiç kimsenin söylediğine kulak asmayan zihniyetin ürünü bu duruma sebep olmuştur.
Nasıl eski bir esere gerekli izinleri almadan çivi çakamazsanız, doğa harikası ABANT'A DA gerekli projelerle izin alınmadan el süremezsiniz.
ABANT'TA bugüne kadar gerçekten çok yanlış işler yapıldı. Bunu başta Milli Parklar olmak üzere birçok uzman kişi dile getirdi.
Oraya Çin Seddi'ne benzer set yaptı, aklı evvel insanlar sonra yıktılar.
Adeta Amerika'yı yeniden keşfettiler.
Halbuki bu aklı evvel insanların İsviçre'de Lugano, Luzern, Macaristan'daki Balaton, ve İsveç'teki gölleri göstermek gerekirdi.
Gelelim yanlışların devamına. Yeniden küçük göletler yaptılar, ağaçları sular altında bıraktılar.
Abant'ın yüz akı olan ve senelerdir gelenlere hizmet veren iki lokantanın mağduriyetlerini kimler, nasıl ödeyecek?
Tesisleri sular altında kaldığından iş yapamayan ve feryat edenlere kulaklarını tıkadılar.
Biz onların ortağı veya akrabası değiliz.
Ama Bolu'nun menfaatlerini de müdafaa ederiz.
Bir yılı aşkın süredir orada inşaatlar devam ediyor.
Hiçbir yetkili, bu insanların zararını ve mağduriyetini gördü mü? Sordu mu?
Tamamen yetkili ve ilgililerin hatasından kaynaklanan sorunlara değinen oldu mu?
Eğer hiçbir şey bilmiyorlarsa kapı girişi gelirinin azalmasını görürlerse belki anlarlar.
Sayın Valim biz kimsenin avukatı değiliz. Ama Bolu'da yapılan her yanlışı dilimizin döndüğü kadar anlatırız.
Devlet yönetiminde ben yaptım oldu veya deneme yanılma yöntemine yer yoktur.
Dünyanın en nadide yerlerinden birinde, yani Abant'ta kimsenin kumar oynamaya hakkı, yetkisi yoktur.
Sizden istirhamım oradaki esnafı çağırınız, dinleyiniz.
Biz araştırdık, dinledik, çünkü biz köşe yazarıyız. Ama onlar bugüne kadar sesini çıkarmamış, saygısızlık yapmamış.
Onları dinledikten sonra mağduriyetlerini gidermek için takdiri size bırakıyoruz.
Bu insanlar Özel İdare'ye kira ödüyor.
Aylardır taş döşüyoruz diye Mudurnu yolu tarafı kapalı.
İnsanlar ya gelmiyor veya yol bitti diye Mudurnu yoluna sapıyor.
Hiçbir bilgilendirme yok. Göl çevresi kapalı diye giremiyor. Geri dönüp gidiyor.
Turizm bu mu Sayın Valim?
Halka çile çektirmeye kimsenin hakkı var mı? Sirkülasyon kesilmeden bu işleri yapmak daha iyi değil miydi?
Oraya para ödeyip girenler, oradaki rezaleti görüp çevresinde dolanmadan söylenip çıkıyorlar.
Bu halkın yaşadığı ve bize intikal eden sorunlar. Çünkü biz halkın içindeyiz.
Eski balıkhaneyi geçtikten sonra alttan yeni bir yol açıldı.
Yanlış olduğunu anladılar, tekrar kapattılar.
Peki doğa ne oldu bu arada Sayın Valim? Bu işin yanlışlığı sonradan anlaşıldı ama iş işten geçti.
Sayın Valim bir de ABANT'TAKİ balık işinin iç yüzünü araştırın, gerçekten yürekler acısı.
Piranha diye tabir edilen Hollanda sarısı balıkları Gölcük ve Abant'a attılar ve gerçek kırmızı benekli Abant alası denilen neslin sonunu getirdiler.
Bugün Abant'taki lokanta ve otellerde satılan balıklar, oradan buradan gelen balıklar.
Millet de Abant alabalığı diye yiyor.
Sorun bakalım yetkililerinize, Abant alası şu anda nerede üretiliyor?
İşte Bolu'daki turizm anlayışı ve ilgililerin tutumu! Çok yazık!
Eskiden Abant alası orada üretilir ve satılırdı. Çünkü bu balık sayılı yerde var, çok lezzetli ve ilgi duyulan bir balıktır.
Kırmızı benekli bir balıktı. Şimdi ne oldu?
Abant'ta canavar Hollanda sarısı üretiliyor.
Hakikaten Bolu'ya bu kötülüğü yapanlara lanet okuyorum.
Daha söylenecek çok şey var ama, yeter. Anlayana sivrisinek saz!
Sayın Valim, sizden ricam lütfen bu konuya daha duyarlı davranarak, gerekli hassasiyeti göstereceğinize inanıyorum.
Sizin, Burdur'daki dostlarımızdan iyi ve duyarlı bir Vali olduğunuzu öğrendim.
Başkalarının yaptığı hatayı gelin düzeltmek size nasip olsun.
Saygılarımla.
Biz her zaman Bolu'ya hizmet verene şükranlarımızı sunarız.
İyi haftalar dileğiyle.
27.10.2010