Altı ay önce sorunların teşhis ve çözümünde başkan ve yönetimden farklı düşündüğümü belirterek istifa etmiştim. Aradan geçen sürede sessiz kalmayı yeğledim. Boluspor'a zarar verebileceği endişesi ile dilimin ucuna kadar gelen sözleri, dillendiremedim. Zamanında söylenmemiş doğrular veya tespitlerin, zarar doğduktan sonra söylenmesi gibi bir ucuzluğa düşmek pahasına bu yazıyı kaleme aldım. Süper lig yolunda, olumsuz söylemlerin yaratacağı zarardan korktum. Ama sabrım buraya kadar. Nerede hata yapıldığını söylemek ve yenilenmesini engellemek bir görevdir.
Boluspor süper lig yolunda yakalayabileceği en iyi ortamı bu sezon buldu. İyi bir takım, istikrarsız rakipler, şanslı maç sonuçları, son haftaya bir galibiyete kalan play-off. Şansı.
Ama gelgelelim bize altın tepsi içinde sunulan bu şansı, elimizin tersi ile değil, tekmelerle geri gönderdik.
Evet slogan doğruydu. O sezon bu sezon.
Ama o başkan bu başkan, o hoca bu hoca değilmiş.
Ben bunu birkaç haftada anlasam da, acaba bunu değiştirebilir miyiz duygusu ile birkaç hafta daha görevimde kaldım. Daha doğrusu lider olmayana lider gibi davranmayı öğretebilir miyiz, kulübü bir teknik direktörün eline teslim etmemeyi başarabilir miyiz diye mücadele ettim. Ama bunu başaramadığımı ve başaramayacağımı gördüğüm an istifa ettim.
Sevgili Bolusporlular :
Boluspor kültürü, süper lig kültürüdür. Taraftarı, yöneticisi, kentlisi bu kültürün içindedir. Çoğumuzun ilkokula başlamadığı ve hatta doğmadığı yıllarda bu kentin stadında Fenerbahçe, Boluspor'a boyun eğiyor, Boluspor taraftarı başarıları alkışlıyordu. İdman sahasından nice teknik adamlar, nice futbolcular geldi geçti. Başarısızlıklar da oldu. Ama kimse kendini bu kulübün ve kentin üzerinde görmedi, en azından görse de söylemedi. Ahlakın ve sporun iyisini belleyen Bolu kentine kimse aksini söyletemedi.
En azından biz öyle gördük, öyle bildik. Ama bu sezonki misafirlerimize bunu tam anlatamadık.
Süper lige çıkamamamızın ana nedeni sportif değil, idaridir.
Birinci ve ana neden Boluspor tarihinin en kötü başkanına sahip olmasıdır.
Semercioğlu, benim gördüğüm en kötü Boluspor başkanıdır.
Sahip olduğu bilgi birikimi, yeteneği, yönetim tarzı bu kulübü yönetmeye yetmemiştir.
Bir liderde olması gereken hiçbir özelliğe sahip olmadığından, kendi dışındakileri, yöneticisinden, futbolcusuna kadar herkesi suçlamıştır. Ne ortak akla inanmış, ne ekibine saygı duymuş ne de sorumluluk sahibi olmuştur. Ne saygı görmüştür ne de sevgi. Otel toplantılarında futbolcunun kafa tuttuğu, totemlerinin kendinden daha ünlü olduğu, kendi yönetici arkadaşlarını hainlikle suçlayan, susmanın erdemini anlamayıp, gidenin arkasından konuşan bir başkan olarak tarihe geçmiştir.
Kuralsızlık, kural, ilkesizlik ilke olunca bu son kaçınılmazdır. Bunlar olmayınca bu boşluğu doldurmak başkalarına kalmış, bu kara delikten içeri girenler söz sahibi olmuşlardır.
Bunların başındaki isim de Levent Eriş'tir.
Başkandaki zaafiyeti gören teknik adam, her hafta yaptığı hamlelerle gündemi değiştirmiş, ipleri eline almış, yönetimi yöneten adam görüntüsüne bürünmüştür.
Sorun futbolcuların, bir türlü kentin takımının futbolcuları olamayışıdır. Bunun nedeni ise teknik direktörün yöntemidir. Kaleci Ferhat'ın “siz liderlik mi gördünüz” sözü aslında konunun özetidir. Bu cümlenin asıl sahibi Levent Eriş'tir. Bolu'nun takımı olmayan takım, Levent Eriş'in takımı olmuştur. Bu sözün anlamı da budur. Kent ile bütünleştirilmeyen, Bolu'nun takımı olma şansı verilmeyen futbolcular, Boluspor'u para kazandıkları kulüp olmaktan öte bir yere koyamamışlardır. Başarısızlıkta sorumluluğu en az olan grup, futbolculardır. Çünkü onlar hangi ortama sokulmuşlarsa o ortamın gereğini yapmışlardır. Ama sonunda onlar da aslında yalnız olduklarını yaşayarak öğrenmişlerdir. Düşünün ki 14 maçtır paralarını alamayan futbolcuların hocası, çalışmadığı bir ayın parasını dahi alarak, gözyaşları içinde minnet duyguları ile uğurlanmış, ama futbolcular hedef haline gelmiş, kulüpten kaçma durumuna sokulmuşlardır. İşte bunu becerebilen teknik direktör, hak etmediği parayı da alarak, boynunda üstün hizmet madalyası ile gitmiş, parasını alamayan futbolculara ise darağacı kalmıştır. Mazeretleri tükendiği gün teknik direktör gitmiştir. Önce yöneticiler, sonra menajer, sonra transfer, sonra hakemler, ve en sonra futbolcular. Son kusur atılacak grup tükendiğinde, mazeretler bittiğinde gidiş günü gelmiştir.
Yönetemeyen yönetilmiştir. Ama kasaba mantığı, hedef değiştirerek sorunlardan ve sorumluluktan kurtulacağını sanmıştır. Boluspor hiç bu kadar hedefe kolay ulaşabileceği bir ortamı, sezonu bulamamıştır. Emin adımlarla eriştiğimiz yer süper lig değil, dedikodunun, belirsizliğin ve tavırsızlığın hâkim olduğu, futbolcusundan, taraftarına, yönetiminden basınına insanların birbirlerini suçladığı bir kulüptür. Yeni gelen teknik direktör de bu havayı iyi solumuş olacak ki ilk yarının bitimine beş dakika kala oyuncuyu oyundan alarak hedef tahtası haline getirmiştir. Günahtır bu çocuğa. Kimse play-off'a çıkmamamızın nedeni olarak Özkara'yı göstermezdi. Ama o, koca bir yıl hıncını Yaser Yıldız'a yükleyiverdi. Yazık !
Benim tepkim Süper Lige bir nefes kala, nefesimizi kesenleredir.
Duruşunuz yoksa duran ve durduran olursunuz.
Ve yine öyle olmuştur.
Boluspor Süper Lig yolunda durdurulmuştur.
Dostlukla….