Ramazan, iftar sofrası misali sahip olunan nimetleri paylaşmanın, hayırda yarışmanın, yaraları sarmanın, düşeni kaldırmanın, insanların derdiyle dertlenmenin içtenlikle ve ibadet duygusu ile yaşandığı bir aydır. Ramazan ayında, sabır ve irade eğitimi kazandıran, oruç ibadetinin coşku ve heyecanını iç dünyasında yaşayan ve orucun kazandırdığı kulluk bilincini davranışlarına yansıtan Müslümanlar, yaşadıkları ve yaşattıkları bu güzelliklerle hem Allah'ı hem de O'nun kullarını hoşnut etme gayretinde olurlar. Paylaşmanın en güzel örneklerinin verildiği Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerinin yanında olmak, sıkıntı içinde olan insanlara yardım elini uzatmak, Ramazanın manevî iklimine ayrı bir bereket kazandırır.
Milletimiz asırlardır bu coğrafyada Ramazan'ın getirdiği bereketten yararlanmayı bilmiş, dostluk, kardeşlik, komşuluk ve misafirperverliğin en güzel örneklerini bu ayda sergilemiştir. Bu hasletlerimizin bugün de gayet canlı şekilde toplum hayatında yer bulması ile iftihar etmekteyiz. İnsanımız, komşusu açken tok yatamayacağının idraki içinde, gönül zenginliğini maddî imkânlarıyla birleştirerek yardıma muhtaç olanlara el uzatmayı ve onları sevindirmeyi dinî olduğu kadar insanî bir görev olarak da görmektedir.
Ramazan sadece ibadette yoğunlaşmayı değil, yaptığımız ibadet ve dua ile diğer davranışlarımızı bütünleştirmeyi de bize öğretir. Meselâ, oruç ibadeti bizlere, ibadetin gösteriş için, başkalarının bilmesi ve takdir etmesi için değil, yalnızca Allah için yapıldığında değerli olacağını öğretmelidir. Ramazan Kur'an ayıdır. Bu ayda sadece Kur'an'ı okuyarak ve dinleyerek değil, onun manasını anlayarak ve onu hayatımıza rehber ederek Allah'a yakınlaşacağımızı fark etmeliyiz. Sağlıklı bir dinî hayatın ve istikametin korunabilmesi için doğru dinî bilginin vazgeçilmezliğini görerek, bu ayda Hazreti Peygamberin sünnetini, güzel ahlâkını ve örnek hayatını daha yakından tanımaya, bilgimizi artırmaya çalışmalıyız.
Ramazan ayını bütün inananların en güzel şekilde değerlendirmesini temenni ediyor, rahmet ve mağfiret ayının başta ülkemiz insanı olmak üzere, tüm inananlar ve insanlık için hayırlar getirmesini, insanlığın dirlik ve düzenliğine, barış ve esenliğine vesilesi olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
***
Allahü teâlâ benim ümmetime ramazan-ı şerifte beş şey ihsan eder ki, bunları hiçbir Peygamberin ümmetine vermemiştir:
1- Ramazanın birinci gecesinde oruca kalkana, Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Rahmetle nazar ettiği kul artık rahmete kavuşmuştur, hiçbir korku yoktur.
2- İftar vakti, oruçlunun ağız kokusu, Allahü teâlâya, her kokudan daha güzel gelir.
3- Melekler, ramazanın her gece ve gündüzünde, oruç tutanların affolması için dua eder. Melekler günahsız olduğu için duaları kabul olur.
4- Allahü teâlâ, oruç tutanlara mahsus olarak Cennette bir köşk ihsan eder.
5- Ramazan-ı şerifin son günü, oruç tutan müminlerin hepsini affeder.) [Beyheki]
***
Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin (ve ona bulaşmasın)
(Müslim, Sıyam 164, (1161))
***
ORUÇ, FARZİYETİ, HİKMETİ VE FAYDALARI
Farz Oluşu
İnsanların ve cinlerin niçin yaratıldıklarını bizzat yaratıcı bildirir: "O'na ibadet etsinler, yani O'nu tanısınlar diye." (51/56) Ancak sınırlı bir akılla sınırsız bir varlığın tanınması zor, hattâ hakkıyla tanınması imkânsız olduğundan nasıl tanıyacağımızı ve nasıl kulluk edeceğimizi de biz yine O öğretmiş ve kullukla ilgili bazı fiilleri zorunlu (farz) kılmıştır.
Yani Allah'ı (c.c.) tanımanın ve O'na kulluğun asgari şartı bu zorunlu ibadetlerdir. Oruç da bu ibadetlerden.biridir. Allah Resulü (s.a.v.), bir mübarek sözlerinde, bu temel ibadetleri bir arada anar ve buyurur ki: "Islam beş şey üzere kuruludur: Allah'ı birlemek (tevhid), namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak ve hac yapmak." (Müslim Iman 5) Tek başına bu hadis bile, orucun farz olduğunu bildirmeye yeter. Ancak bundan önce Kur'an-ı Kerim de orucun inananlar için bir farz olduğunu vurgulu bir ifade ile bildirmiştir: "Ey mü'minler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılınmıştır ki, sakınasınız."(2/183) Daha önceki semavî dinlerde de oruç bulunduğu için, Allah Resulü Efendimiz orucu biliyordu ve Medine-i Münevvere'ye hicret etmezden önce, Aşûre orucuna da devam ediyordu. Hicretten sonra, ikinci yıl Muharrem'in onunda, çocuklara varıncaya kadar bütün müslümanlara oruç tutturmuş ve aynı yıl Ramazan orucu farz kılınınca: "Aşûre günü dileyen oruç tutsun, dileyen terketsin." buyurmuşlardır. Yani Ramazan orucu ilk defa Hicretin ikinci yılı içerisinde farz kılınmıştır. Farz kılınışı büyük Bedir Harbinden bir ay ve birkaç gün önceye rastlar. Bedir Harbi ise, aynı yıl Ramazan'ın onyedinci Cuma günü vuku bulmuştur. Buna göre Ramazan orucunun farz kılınışı, Şaban ayı içerisinde olmuş olur. (Tâhir'ül-Mevlevî, Müslümanlıkta Ibadet Tarihi, l05-106; T'aberî, N/132; Suy'ûti, ed-Dürrü'l-Mensûr, I/176; Sabûnî, Ravâyi'/193) Allah Resûlü dokuz sene Ramazan ayı orucunu tuttuktan sonra vefat etmiştir. (Ibn Kayyim, Zâdü'l-mâed,152 (en-Nedvî, Dört Rükün, 205)) Bu, farz olan Ramazan orucudur. Bunun dışında vâcip, sünnet, müstehap, nâfile, mekruh ve haram olan oruçlar da vardır. (Bk. Tâhirü'l-Mevlevî, a.ge.112 )Farz olduğu, Kitap ve sünnetin kesin delilleriyle sâbit olduğu için, orucu inkâr küfürdür, insanı dinden çıkarır. Hafife ve alaya almanın da aynı olduğunu söylemişlerdir. Hatta, inanmakla beraber; ibadetleri yapmamak insanı dinden çıkarmasa bile, herkesin göreceği yerlerde açıkça oruç yemenin, orucu hafife alma anlamına geleceğinden, küfür olduğunu söyleyenler de vardır.Özürsüz olarak bozulan bir günlük Ramazan orucunun kaçırılan sevabı, bütün zaman sürecini oruçla geçirmekle dahi karşılanamaz. (Zehebî, Kitâbu'l-kebâir, 40-4l: el-Heytemî, ez-Zevâcir,I/195) Diğer yönden, tutulması halinde, "Orucun sevabı; Allah'tan başka kimsenin takdir edemeyeceği kadar büyüktür." "Her iyiligin karşılığı on ilâ yediyüz katıyla verileceği halde, orucun karşılığını ancak Allah bilir." "Oruçlunun acıkmaktan doğan ağız kokusu, Allah için miskten daha güzeldir.", "Oruç, ateşten koruyan bir kalkandır. tutana Kıyamet günü şefaatçidir.", "Oruçlu, duası geri çevrilmeyen üç gruptan biridir.", "Ramazan orucunu dünya ile ilgili faydalardan ötürü değil de, sadece Allah için tutanın geçmiş günahları bağışlanır.", "Ramazanda yapılan nâfile bir ibadet, sevap bakımından diğer günlerdeki farzlara denktir. Farz ise, diğer günlerdeki yetmiş farza denktir." (Bu ve benzeri hadisler için bk. el-Heytemî, age. I/196-l98)
Hikmeti ve Faydaları
Orucun hikmetleri, aynı zamanda faydası sayılacağından, bu ikisini birlikte ele alıp, bazan fayda, bazan da hikmet diye açıklayacağız. Ancak anlaşılmasını kolaştırmak için, konuyu bir başka açıdan ikiye ayırarak isleyecegiz: a) Orucun keyfiyeti ile ilgili hikmetler, b) Dünya ve Ahirete yönelik faydaları.
Ancak burada çok önemli bir noktaya deginmek zorundayız: Orucun esas hikmeti -diğer ibadetlerde olduğu gibi- herşeyden önce "HAKİM" bir zat tarafından emredilmiş olmasıdır. Ya da onu emreden "Hakîm"dir, yani her yaptığı yerli yerindedir; bir hikmete dayalıdır, işlerin en yerinde olanıdır. Öyle ise oruç da böyledir. Bu yüzden oruç aklımızın kavrayacağı falan ya da filan faydalardan ötürü farz kılınmıştır demek çok hatalı olur. "Onlar ki, görmeden inanırlar." (2/3), "Görmedikleri halde RAHMAN'dan ve Rablerinden korkarlar." (36/1l, 67/12). Kaldı ki, ibadetler hikmetlere değil, illetlerine binaen farz olunurlar. Hikmetler çoğu zaman akılla kavranılsa bile, illetler, farz kılan (Şâri) açıklamadıkça kesin olarak kavranılamaz. Bu yüzden orucun illeti, ya da en büyük hikmeti, farz olduğunu bildiren ayette gösterilen hedef olmalıdır." "Allah'tan sakınasınız, yani takvâ sahibi olasınız diye:.." (2/183). Aynı ayetin "Ey iman edenler..." hitabı ile başlaması da, orucun maddî fayda ve hikmetlerinden ötürü değil, ancak imandan ötürü tutulabileceğini gösterir. Nitekim modern tıp, orucun bazı faydalarını tesbit etmiş olmakla beraber, inanmayanların hiçbirisi müslümanlar gibi oruç tutuyor değillerdir. A1lah Resûlü de makbul olan orucu, iman ve ihtisab (sadece Allah için yapma) şartına bağlamıştır. (Buhârî, Müslim.) Ancak aslolan bu olmakla beraber, orucun akılla kavranan birçok hikmetleri de yok değildir.
***
EY RABBİM
Eyy Rabbim ebediyyen bana yakınlığını tattırdığın için
Bana vahyettiğin tüm gerçekler için
Beni hayat denen bu sonsuz lezzet pınarının başına oturttuğun için
Bildiğin tüm ayıplarımı örttüğün için
Gördüğün tüm kusurlarımı bağışladığın için
Umuduma katık ettiğim tüm hayallerim için
En Sevgili bana elçi gönderdiğin için