İzzet Baysal'ın Sanayicilikle uğraşmasına rağmen, Siyasilerle ve memleket meseleleriyle yakından ilgilendiği belirten Baysal “Amcamın mimarlık görevi çok kısa sürdü. Ankara'ya Milli Müdafaa Vekâleti'nin hava meydanları inşaatları için gitti.
Oradan Eskişehir'e hava yolları inşaatı için gitti. İlk eşi Refika yengemizle orada tanıştılar.
Sonra Ankara'ya döndü. Ankara'da serbest mimarlık sürecinde yaptığı birkaç eser var. Sonraki kısmeti İstanbul oldu. İstanbul'da onu tanıyanlar; yenilik arayan, risk almasını seven, başladığı işe başarıya ulaşıncaya kadar devam eden, başardıktan sonra da devamlı yeni bir iş olanakları arayan bir karakteri vardı' derler.
İstanbul'da bir ticarethaneyi mülküyle satın alıp, sıhhi tesisat malzemeleri satışına başladı.
Sonra ticarethanesinde sattığı parçaları, neden bunları Türkiye'de yapamıyoruz diyerek, Almanca bilen bir makine mühendisiyle Almanya'ya gitti.
Bir Alman mühendislik firmasıyla know-how anlaşması yaparak, 1949 yılında Türkiye'nin ilk özel teşebbüsü olan İzzet Baysal Döküm Fabrikası'nı kurdu.”
“İSMET İNÖNÜ'DEN SONRA KİMSEYİ SEVEMEDİ”
“Evvela siyasetten bahsedelim.
İnönü'den sonra kimseyi sevemedi rahmetli. İnönü'den sonra kendisine üstün devlet madalyası verenler dahil kimseyi sevemedi. Çünkü iş adamıydı. İşine çok özen gösterip çok çalışmasına rağmen memleket meseleleriyle ilgilenmeden duramazdı.
Adnan Menderes ile ilgili hiçbir anekdotu yok. Ancak Tansu Çiller Başbakan olduğu zaman sinirlenmeye başladı. Bırakın sadece tenkit etmeyi, sinirleniyordu da. Çünkü Sayın Tansu Çiller'in Başbakanlık döneminde, kocasının İstanbul Bankasını batırması gibi hadiseler vardı. Amerika'da mülkleri olduğuyla ilgili söylentiler vardı.
Amcam da ekonomide olumsuzluklar baş göstermeye başlayınca Tansu Çiller neden Amerika'daki mülklerinin başına gitmiyor, gitsin orada yaşasın anlamına gelen konuşmalar yapıyordu, mektuplar yazıyordu. İşte İzzet Baysal bu mektupları yazmaya o tarihlerde başladı.”
“SEN NASIL BAŞBAKANSIN?”
“Amcamın Sayın Tansu Çiller'e yazdığı mektubun konusu şu şekilde idi ‘Sen Başbakansın.
Nasıl bir Başbakansın? Hem Başbakansın hem İstanbul Bankasını eşin sömürüyor. Sen git kocanla birlikte Amerika'daki mülklerini idare et.
Bakın İzzet Baysal bu mektupları yazarken, aynı zamanda sanayicilik yapıyor. Yani devletle ilişkilerinin iyi olması gereken bir insan. Velhasıl bu mektuplara karşılık Tansu Çiller'de o zamanlar Akşam gazetesinin sahibi olduğu için, Memduh Bayraktaroğlu isimli muhabire bir görev verdi.
Görev İzzet Baysal'ın açıklarını bulmaktı. İzzet Baysal'ın işlerinin altında mutlaka bir çapanoğlu vardır diyerek tabii bunun üzerine çok araştırdılar.
Bir tek 1975 senesinde işçilerin uyguladığı 2.5 senelik bir grev dışında hiçbir şey bulamadılar. O grevi de anlatacağım.
O grevde hiçbir işverenin gösteremediği kadar büyük bir mücadele örneği verdi. Çünkü o grev günün koşullarında ülke çıkarlarına ters düşen bir grevdi.”
“ÇİLLER, İZZET BAYSAL'IN ALTINI KAZMAYA ÇALIŞTI”
“O zamanlar gazetelerde, İzzet Baysal 2 sene işçilerini sömürmüştür, aç bırakmıştır diye yazılar yazdılar.
O kadar araştırmaya rağmen ne kaçakçılığını buldular ne yolsuzluğunu buldular. Yegâne buldukları şey o grev oldu. Tabi amcam tarafından cevap gecikmedi.
O zaman muhalefette olan Sayın Bülent Ecevit'e bile mektup yazılmıştı. Grevi önlemenin çarelerini bulmak için mektuplar yazmıştı. Ancak bir cevap alınamamıştı. İşveren hiçbir zaman grev istemez. Grevi işçi ister. Bülent Ecevit'e kadar mektuplar yazarak bu grevi önlemeye çalışan da İzzet Baysal olmuştur.
Grev işverenin zararına olur. Yani şunu söylemek istiyorum. Tansu Çiller ,İzzet Baysal'ın altını kazmak istedi fakat bir şey bulamadı.
Asıl bugün arasınlar yolsuzlukları.”
“TÜRK HANIMI USÜL ADAP BİLİR”
“Sonra Sayın Turgut Özal iktidara geldi. Amcam Özal'la da geçinemedi.
Turgut Özal'a da mektuplar yazdı.
Bu mektupların bir kısmı da köşe yazarı Emin Çölaşan'a gidiyordu.
Amcam bir mektubunda Turgut Özal'a yazdığı ‘Türk hanımı yerinde durmasını bilir. Türk hanımı her şeye karışmaz. Türk hanımı usul adap bilir. Senin hanımın ne yapıyor da meydanlarda dolaşıyor?’ gibi söylemleri de vardır.
Tabi Turgut Özal olumlu bir kişilik sahibiydi.
Bende şahsen tanıdım. Bolu'ya bir okulun açılışına gelmişti. Söylenenlerin manasını da biliyordu ve anlıyordu. Söylenenler doğruydu da. Ancak Özal olgun adamdı” dedi.
Ahmet Baysal amcası İzzet Baysal'ın Necmettin Erbakan'la da ters düştüğünü anlattı. Erbakan'ın bir konuşmasında “AİBÜ'de ateist hocalar tarafından ateist gençler yetiştiriliyor” ifadesine çok sinirlenen İzzet Baysal, zamanın Başbakanı Erbakan'ı fırsat bulduğu her platformda kınadı. Konuşmasının devamında Bolu'da eğitim ve sağlık alanında yaptıkları hizmetlerin akışını o dönemdeki karşılaştıkları güçlükleri anlatan Baysal zamanın siyasileri sayesinde bu güçlükleri aştıklarını kaydetti.
İzzet Baysal'ın kurduğu bu vakfı Bolulu hemşerilerine emanet ettiğini ve vakfın Bolu'ya hizmete devam edeceğini vurgulayan Baysal, konuşmasında sık sık duygulu anlar yaşadı.
Yaklaşık 1.5 saat süren konuşma, salonda izleyiciler tarafından ilgi ile takip edildi.
Katılımcılar, toplantının sonunda tek tek Ahmet Baysal'ın yanına giderek kendisini tebrik ettiler.