PERVANE OLMAK MIYDI YOKSA MUM OLMAK MIYDI AŞK?
Hepimiz okul hayatımızda muhakkak okumuşuzdur divan edebiyatından bir kaç şiir. Fakat kaç kişinin öğretmenleri anlatmıştır bu aşk hikâyesini. Divan edebiyatında pervane ve ışığın aşkı gibi bir aşk hikâyesi daha yoktur. Kaçımız bilir bu hikâyeyi. En güzel aşk öyküsüdür aslında. Pervane ışığın etrafında dönen gece kelebeğidir. Pervaneler ışığa âşıktır. Sevgilisinin yanından bir an bile ayrılmaz. Önce ışığın çevresinde dönmeye başlar, ışığın cazibesine kapıldıkça daha çok yaklaşır sevgilisine. Acı çekeceğini bile bile yaklaşır. Gittikçe çapı daralarak döner, döndükçe çember daralır, daraldıkça daha çok yakın olmak ister. Sevgilisini kucaklamak ister coşkuyla kaybeder kendini cesarete kapılır öyle bir an gelir ki sevgilisinin koynuna ateşe atar kendini. Yanacağını bile bile.
Aşk böyle bir cesaret ister işte. Kanadı ateşe değdiği anda ilk acısını hisseder. İlk lezzettir aslında o. Mumda âşıktır pervaneye. Âşık olmasaydı ışık verir miydi hiç. Mum o andan itibaren içindeki can ipliğini yakmaya başlıyor. Gözyaşı döküyor sevdiği için. Gözyaşları aktıkça deniz olur ayaklarının altında. Bir müddet sonra, can ipliği yanmaktan, vücudu erimekten bitap halde, kendi gözyaşlarında boğulur. Aşk, ikisini de mahvediyor. Ötesi var mı artık... Hepimiz hayatında bir kez de olsa yaşamıştır aşkı ve şimdi baktığınız da siz pervane misiniz yoksa mum mu?
Karar vermek belki de gerçekten çok zor. Gerçekçi olmak lazım. Sevdiğimizden bile emin olamıyoruz çoğu zaman. Ya siz sevdiğiniz için ateşe atılmayı göze alabilir misiniz? Fedakârlıklarda bulunabilir misiniz? Ya da onun için dağları deler misiniz? Çoğumuz evet deriz buna ama ya gerçekte böyle midir?
Aşkın başladığı yerde biter mantık. Duygularınız beyniniz olur. Sizin yerinize Düşünür kalbiniz. Şu da bir gerçektir ki; insan ulaşamadığına âşık olur. Aşk o zaman güçlü olur. Belki de karşılık alamayacağını bile bile daha çok bağlanırsın. İmkânsızlıktır sizi aşka bağlayan.
Ve âşık olduğunuzda hayatınız değişir. Mutluluk salgılar vücudunuz. Gözlerinizin içinde onu görür insanlar. Ayağınız yere basmaz. Her anınızda onu yaşarsınız. Mideniz bulanır iştahınız kapanır. Aklınıza o geldiğinde heyecan basar titrersiniz. Her anınızda o olsun isterseniz. En ufak bir uzaklıkta deli gibi özlersiniz. Her şarkıda onu arasınız. Şarkılar ayrı bir anlam kazanır. Divaneye dönersiniz. Kaçımız yaşıyoruz bunu? Sorun bakalım bu soruyu kendinize.
Kapanışı yine divan edebiyatından bir şiirle yapmak istiyorum.
Hatırladığım bir karanlıktı önce
Beni göremeyişin
Sana uçamayışım
Bilmem, belki de öğrenmedi kanatlarım.
Karanlıktaydım önce
Ben, ışığını arayan pervane
Sesini duyuyorum, seni bulamıyorum.
Elini ver, tam buradayım
Seni arıyordum
Hiç durmadım ve yorgunum
Bak, tam buradayım
Bırak artık omzuna konayım.
Işıklar pervanenin ölümüymüş derler
Derler ki gözlerini kör edermiş hareler
Hiç görmedim ki ışığı ben, nasıl kör olayım.
Bak, tam buradayım
Bırak artık omzuna konayım… |