KIŞ GELDİ
Hababam sınıfında Edebiyat öğretmeni ilk dersinde şiiri okumaya başlar:
“Süzme çeşmin gelmesün müjgân müjgân üstüne”
“Sen tekrar et bakalım diye Güdük Necmi’yi kaldırır.O da
“Kış geliyor ört hocam yorgan yorgan üstüne”der.Tabiî öğretmen kızar.
Kış geliyor.Hatta geldi bile.Beyazdır kar ama “kar kış” dediğimiz mevsime giriyoruz.Birçoğumuz hazırlıkları tamamlamışızdır;kömür,kıyafet… Hatta yazdan hazırlık yapılır çoğu zaman.Erzaklar hazırlanır;kurutulacaklar kurulacaklar halledilir. Ata Demirer’in anlatımıyla karınca ,ağustos böceğine “Çaal,neşelenelim,kışlık erzağın benden diyor mudur bilemeyeceğim ama kış fablda da önceden hazırlıklı girilmesi gereken bir mevsim olarak geçmiş.Kışa hazırız diyelim:mantomuz,atkımız,eldivenimiz… belki bizi ısıtacak her şeyimiz var ama kaçımız vitrinlerin önünden geçerken yine de dönüp bakmıyoruz?
Bu isteklerimizin günümüzde bu kadar artması;kanaatten uzaklaşıp tüketim topluluğuna doğru gidişimiz düşündürücü;bunda televizyonun önemli rolü olduğunu düşünüyorum.Çünkü ortalama her evde akşamları saatlerce dizi takip ediliyor.Bunun üzerimizde mutlaka bir etkisi olacaktır.Seyrettiğiniz dizilere bakın: nerdeyse herkes zengin.Pek çoğu holding patronu.Hatta İstanbul’da geçmeyen Anadolu dizilerinin bile yolu bir şekilde İstanbul’la ve bir holdingle kesişiyor sonunda.Belki gençlere kızılıyor Kurtlar Vadisi izleyip Polat Alemdar’a özeniyorlar diye.Acaba büyükler farklı mı?Pek çoğumuzun kredi kartı borçları bir hayli kabarık .Biz de TV’den etkilenip maddi gücümüzün üstünde harcama yapıyor olmayalım?
Dizilerin renkli dünyasında madden bizden daha iyi durumda olanları görüyoruz sürekli .Bu bizi azimle çalışmaya değil de istediklerimizi hemencecik gerçekleştirecek bir sihirli değnek beklemeye itmekte nedense.O yüzden “sihirli” diziler de bu kadar arttı diyebilir miyiz?
Tek suç dizilerde değil elbette.Dizilere kötü demiyorum.Sadece insanların onlardan etkilenip kendi hallerini zora sokmaları iyi değil.Bir açgözlülük aldı başını gidiyor ;sürekli harcama ve daha iyisi olsun beklentisi...Biraz da bizden kötü durumda olanlara bakalım her durumda. Zira kanaati olmayan insan zengin sayılmaz;dizilerdeki çoğu kişinin de aç gözlülüğü de bunun kanıtı değil mi? Öyle zaten ;zengin bile olsa kişi açgözlü olunca elinde fırsat da olunca halkın parasını bile hortumlayabiliyor.Tevfik Fikret “Hân-ı Yağma” şiirinde
“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
Diye boşuna söylememiştir.
Bir reklam var:”Alın alın ,harcayın harcayın …fonunda adam alışveriş merkezinde elindeki paraları savuruyor etrafa.Sonra elindeki paralar bitiyor.Reklam çok hoş olmuş;tanıdık geldi nedense.Durumumuz bitmek tükenmek bilmeyen isteklerimizi karşılamayınca da kredi borçlarına gömülüyoruz.
Zamanın birinde insanlar bir kemik parçası bulmuşlar ama ne olduğunu bir türlü anlayamamışlar.Tartıya koyduklarında her şeyden ağır basıyormuş bu kemik parçası.Sonunda bir bilgini çağırmışlar.Bilgin karşı kefeye bir avuç toprak koymalarını söylemiş ve açıklamış: “Bu açgözlü bir insanın göz çukurunun kemiğidir.Ne yapsanız bunu tartamazsınız.Ancak bir avuç toprak buna denk gelir”
.
Kış mevsimi zor mevsim;soğuk…Yorgan yorgan üstüne örterken üşüyenleri de düşünelim;biraz daha kanaatkâr ve duyarlı olalım.
*Çeşm: göz
Müjgan:kirpik
|